Mehmet Emin ÇOLAK
Ülkemizde Şubat ayından itibaren etkisini hissettiren COVID-19 salgınından en çok etkilenen sektörlerden birisi şüphesiz ki perakende sektörü oldu. Perakende sektörü, COVID-19’dan en çok etkilenen sektörlerden biri konumunda olmakla beraber gelecekte tekrar ivme kazanabilmek için yapısal dönüşümler yaşaması muhtemeldir.
Yaşanan olumsuzlukların bir getirisi olarak sosyal mesafeyi koruma durumundan ötürü, birçok işletme tüketicilere hizmet veremezken, temel ihtiyaç olmayan ürün ve hizmetler alıcı bulamaz oldu. Buna karşılık e-ticaret ve lojistik alanında rekabet ortamı oluştu. Bu süreç arz ve talebi de ciddi olarak etkiledi. Tüketicinin talebi temel ihtiyaçlara odaklandı. Gıda harcamaları, ev tekstili, temizlik malzemeleri ve hijyen sağlayan ürünlere yönelik talepler arttı. Bağışıklığı güçlendiren ürünlere talep arttı. Maske ve dezenfektan gibi ürünlerde talep patlaması yaşandı. C vitamini ve takviye edici ürünler daha çok tercih edilmeye başlandı.
Bazı temizlik malzemelerinin tedarikinde aksama olacağı düşünülerek gereğinden fazla ürün satın alındı. Kuru gıdaya ve raf ömrü uzun olan yiyeceklere, içeceklere talep yükseldi. Online satış kanalları bu amaç doğrultusunda sıklıkla kullanılmaya devam ediyor. Tüketiciler sürecin belirsizliğinden hareketle maddi kaynaklarını çok daha dikkatli harcamaya başladılar. Arz sürecindeki en büyük problem tedarik zincirindeki aksamalar olarak gerçekleşti. Bazı üretim alanlarında fabrikalar üretime ara verdi. Talebi yüksek olan ürünlerde istifçilik gibi fırsat odaklı hamleler gözlendi.
Yeni normalde neler olacak?
Buradan da anlaşılacağı üzere e-ticaret-online kanallara olan yapısal kayma kriz sonrasında da devam edecek ve uzun dönemli trendi hızlandıracaktır. En çok etkilenen, geçmişte online kanalların düşük payı olan gıda perakendeciliği gibi segmentler olacaktır. Tüketicilerin geçmiş satın alma alışkanlıklarına dönmesi beklenmemektedir. Ödeme işlemlerinde de nakit ödemenin yerini önce kredi/banka kartı, ardından ise bu kartlara tanımlı olan temassız ödeme seçeneğinin alması bekleniyor. Kağıt para ile ödemenin azalacak olması kayıt dışı ekonomiye ve ticarete yeni bir yön verebilir. Eğitimi de göz ardı etmemek gerekiyor tabii ki. Online eğitimler yükselişte ve insanlar eğitimin online olarak da etkili olabileceğinin farkına varacak. Bu da pandemi sonrasında eğitim modellerinde köklü değişikliklere neden olabilir.
Yeni tüketici modeli
İnsanoğlu olarak tabiatımız gereği söz konusu hayatımız olduğunda rasyonel düşünemiyoruz. Olası bir panik ya da tehlike anında beyin hayatta kalma alarmları veriyor ve kendini güven altına almak istiyor. Örneğin, süpermarketlerdeki rafların boşaltılması; tuvalet kağıdı, ekmek ve makarna gibi ürünlerden fazladan satın alınması beynimizin hayatta kalma modunu harekete geçirmesinin tüketim davranışlarına yansıması olarak görülebilir. Aynı durum maske, tıbbi malzeme ve kolonyalar için de yaşanıyor. Normalde markete ihtiyaç oldukça gidebileceğini düşünen bir tüketici, çoğunluğun markete gidip birçok şey satın aldığını görünce “Bir şeyler kaçırıyorum”, “Benim de bir şeyler alıp stok etmem gerekiyor” düşüncesine kapılıp panik satın alması dediğimiz davranışı sergileyebiliyor.
Son olarak bu zorlu süreçte bağımsız tüketici araştırması yapılması, yeni dünya düzeninde tüketicinin mercek altına alınan spesifik ürünle ilgili standart olarak görmek istediği öncelikli özellikleri anlayabilmenizi sağlar. Şu anda tüketicilerin içinde bulunduğu derin duygusal ve irrasyonel korkularını giderebilecek en ufak bir değişiklik bile büyük fark yaratacaktır. Önemli noktaysa markaların, tüketicilerin sunulan ürün gurubuna dair yeni oluşan endişelerini anlayabilmeleridir.
Finansal kaynaklar açısından daha kısıtlı ve dikkatli, dijital teknoloji kullanımında daha cesur ve ilerici, karar verirken daha seçici bir tüketici modeli göreceğiz.