Soner SELÇUKLU
TDK sözlüğünde kuşak: Yaklaşık olarak aynı yıllarda doğmuş, aynı çağın şartlarını, dolayısıyla birbirine benzer sıkıntıları, kaderleri paylaşmış, benzer ödevlerle yükümlü olmuş kişilerin topluluğudur.
Sosyolojik açıdan kuşak, belirli bir zaman diliminde doğan, benzer toplumsal olayları yaşamış, benzer dünya görüşlerine, sanayi ve teknoloji düzeyinde ortak deneyimlere sahip kişileri temsil ediyor.
Kuşak sözcüğü Sosyal Bilimler Ansiklopedisinde “demografide yaşamının bir dönemini beraber yaşamış ve bitirmiş fertler topluluğuna kuşak denilir” şeklinde yazılmış. Kaldı ki sosyal bilimlerde, araştırmacılar arasında da kuşak kavramı ve dolayısıyla tanımlaması hakkında görüş birliği mevcut değildir. Kuşak kavramı ve sınıflandırması disiplinlerarası araştırmalara konu olmuştur. Bunlara göre kuşakların algılanışı da kültürden kültüre değişiklik göstermektedir. Farklı kaynaklarda kuşakların tarih aralıkları ile kuşakların özelliklerinin aynı olmadığı görülmektedir.
Bu yazımda iş dünyasında, ağırlıkla faal durumda olan üç kuşakla (X,Y,Z) ilgili çerçeveleme eğilimine ve bunun yarattığı yanılgılara dikkat çekmek istiyorum.
Onları genel hatlarıyla tanıyalım
Kuşaklara ilişkin çeşitli kaynaklardan elde ettiğim bulgular genellemeler olarak karşımıza çıkıyor. Bu konuda yazılmış yüksek lisans ve doktora tezlerine de göz attım. Tezleri desteklemek için seçilen araştırma evreninden elde edilen bulgularla soğanın birkaç dış kabuğunu kaldırmanın dışında daha derine girilemediğini düşünüyorum. Gene de bu çalışmalara saygı duyduğumu belirtmek isterim. Sessizler Kuşağı (1926-1945) için ortak belirlenen özelliklerin, dönemlerinde dünyadaki değişimin çok hızlı olmadığı göz önüne alındığında, çok fazla olduğuna inanıyorum. Tüm kuşaklar içinde birçok açıdan diğerlerine göre daha saf diye düşünüyorum. Oysa X ile başlayarak Z’ye kadar gelen dönemin (1965-2015) liberalizm, neo liberalizm, küreselleşme, petrol krizi, Sovyetler Birliği’ndeki çözülme, bölgesel savaşlar, dünyadaki hızlı, çalkantılı ve teknolojideki sıçramalı gelişimlere denk gelmesi de soğanın cücüğüne inilmesini sınırlıyor; kuşakların saf haline ulaşmayı zorlaştırıyor. Kuşak özellikleriyle ilgili istatistikler doğum tarihlerini (yaşlarını) kapsayan dönemlerle belirlense de psikografik, davranışsal, coğrafi, demografik özellikleriyle ilgili ayrıntılı bilgilere ihtiyaç var.
Şimdi eldekilere kısaca göz atalım:
Sessizler/Geleneksel Kuşak (1926-1945 Arası Doğanlar)
1. Bebek patlaması kuşağının anne ve babalarıdır.
2. Onlar 1929 buhranını ve II. Dünya savaşını yaşarken anne ve babaları I. Dünya savaşını yaşadılar.
3. Faşizmin, Sosyalizmin yükselişini, atom bombalarının yıkımlarını gördüler.
4. Ailede görüşlerini açıkça dile getirmeme konusunda sürekli uyarılarla büyüdüler.
5. Yaşanan tüm acılar onları son derece dikkatli tüketici, tedbirli ve korumacı yaptı.
6. Aileleri çok önemliydi. Çok kayıplar yaşadılar. İyi komşular oldular.
7. İş hayatında son derece istikrarlıydılar. Başladıkları işten emekli oldular. Çok çalıştılar.
8. İşten atılmak onlar için onur kırıcıydı.
9. Şeref, haysiyet, sadakat en büyük değerleri oldu.
10. Sıkıntılarla dolu hayatlarında çocuk sahibi olma istekleri en düşük seviyedeydi.
Bebek Patlaması/Baby Boomer Kuşağı (1946-1964 Arası Doğanlar)
1. II. Dünya Savaşından hemen sonra yaşanan nüfus patlaması yıllarında doğan çocuklara deniyor.
2. En yaşlısı 77, en genci 59 yaşında.
3. Evde önce çocuklarına, sonra yaşlanan ana-babalarına baktıkları için “Sandviç Kuşağı” olarak da adlandırılıyor.
4. Dünyanın insan hakları hareketlerini, radyonun altın çağını, ülkemizde ihtilali ve çok partili döneme geçiş sancılarını yaşadığı yıllardır.
5. Babaları gibi otoriteye karşı dikkatli hareket ettiler.
6. Sadakat duyguları yüksekti, kolay iş değiştirmediler. Teknolojiyle tam anlamıyla iç içe geçemediler.
7. İdealist olanlar toplumsal haksızlıklara isyan ederek 68 gençlik hareketlerinde yer aldı. Bazıları elindekilerle yetindiler.
8. 1960’lı yıllarda televizyonla, 70’lerde fast food’la tanıştılar.
9. 80’lerde çocukları evlenme çağına geldi. 90’larda elektronik ev aletleri ve internet ve cep telefonuyla tanıştılar. Bazıları bunları kullanmayı öğrendi.
10. 2000’lerde artık yaşları 50’yi geçti. Yeterince para da kazandılar.
X Kuşağı (1965-1979 Arası Doğanlar)
1. En yaşlısı 58, en genci 44 yaşında.
2. Gözlerini merdaneli çamaşır makinesi, transistorlu radyo, bantlı teyp ve pikapla açtılar.
3. Dünyada petrol krizi varken Türkiye’de ise sağ-sol çatışmalarını yaşadılar.
4. Sadakat duyguları duruma göre şekillendi.
5. Kariyer imkanlarını özenle aradılar.
6. Teknolojiyi kullanmayı öğrenmek durumunda kaldılar
7. Politika dışına çıksalar da toplumsal sorunlara duyarlı, iş motivasyonları yüksek, otoriteye mesafeli durdular.
8. Köyden kente göç hızlanırken kadınların iş hayatına daha fazla girdiği yıllar geçirdiler.
9. Geniş ailenin büyük şehirlerde parçalandığına şahit oldular. Şehirlerde gecekondulaşma hızlandı.
10. Karı-koca iş hayatına girince daha az çocuk sahibi oldular.
11. Para kazanmak çok önemliydi.
12. Boşanma, HIV, uyuşturucu gibi kavramlarla tanıştılar.
Y Kuşağı (1980-1999 Arası Doğanlar)
1. En gençleri 24 en yaşlısı 43 yaşında.
2. Aileler çocuklarının yokluk çekmemeleri için her fedakarlığı yaptılar. Kendilerinden önceki nesillerden farklı olarak yokluk ve kıtlık çekmediler.
3. Dijital iletişim, çok kanallı televizyonlar, cep telefonları ve internet ile dünyayı parmaklarının ucunda buldular. Bilgisayar, hayatlarına çok erken yaşta girdi. Hız onların yaşamının ayrılmaz bir parçası oldu.
4. Esnekler ve eğlenmeyi seviyorlar. Sinemanın evinde var olması yaşamın olağan parçaları. Bu sebeple hayatı elektronik ajandalarda düzenliyorlar, alışverişlerini internetten yapıyorlar. Taleplerini veya akıllarına yatmayanı açıklıkla ifade ediyorlar.
5. Şirket yerine daha çok kariyer odaklılar.
6. “Niye” sorusunu sıkça soruyorlar.
7. Sohbetlerinde you yerine ‘u’ ya da ‘are’ yerine ‘r’ yeterli oldu. Merhaba yerine ‘mrb’, selam yerine ‘slm’ kullandılar. Bu kuşak WhatsApp gibi platformlarda karşıdaki arkadaşına laf yetiştirme çabası içinde büyüdü. Yazarken çok düşünmedi. Sadece söyledi. Söylerken de en basit ve pratik yolu tercih etti.
8. Bir kısmı bugün evli oldukları eşleriyle internette tanıştı. Evlenirken deneyelim olmazsa ayrılalım dediler.
9. Birçok şeyi “hemen şimdi” istediler. Gösterdikleri performans karşılığında da ödüllendirilmeyi beklediler. Otoriteye koşulsuz saygı duymadılar, olayları değerlendirerek saygı duyup duymayacaklarına karar verdiler.
10. İsteklerini ve düşüncelerini dile getirme konusunda genelde zorluk yaşamıyorlar.
11. Eğer karşılığını almadıklarını düşünüyorlarsa iş değiştirmekten çekinmiyorlar. Bu kuşağın anlayışı bir kurumda işe başlayıp oradan emekli olmak değildir.
12. Öğrenmek, gelişmek, hızlı yükselmek ve kırklı yaşlarında emekli olmak her zaman hedefleri oldu. Ancak ekonomik krizler, salgınlar onların bu hayallerine darbe vurdu.
Z Kuşağı (2000-2015 Arası Doğanlar)
1. İnternet kuşağının en küçüğü 8, en büyüğü henüz 23 yaşında. Bunlar tam anlamıyla teknoloji çağı çocuklarıdır.
2. Taşınabilen, giyilebilir tüm teknolojik cihazlar onların ayrılmaz parçaları.
3. İnternetin olmadığı bir dünyayı düşünemiyorlar.
4. Ev ödevlerini yapamadıklarında “elektrikler kesildi değil internet bağlantım kopuktu” diyen kuşak.
5. Uzakta olsalar bile cihazlarıyla her an sözel, hatta görsel iletişim kurarak, birbirlerine bağlanabiliyorlar.
6. Onlar, önceki kuşaklardan farklı olarak, ‘network’ gençleri; çeşitli ağların üyeleri oluyorlar.
7. Uzaktan da ilişki kurabildikleri için, fiziksel olarak tek başlarına yaşamaya sıcak bakıyorlar.
8. Aynı anda birden fazla konuyla ilgilenebilme becerileri gelişiyor. Çok diplomalı, uzman ve buluşçular.
9. Takım çalışmasına yatkın değiller.
10. Sosyalleşmeleri çok düşük düzeyde.
11. İnsanlık tarihinin, el, göz, kulak gibi motor beceri senkronizasyonu en yüksek nesli. Ancak bu avantajlar, dikkat ve konsantrasyon zorluklarıyla dezavantaja da dönüşebiliyor.
12. İş yaşamının ilerleyen yıllarında karar vermelerini gerektiren her şeyin sistemler, yapay zekâ tarafından yapılıyor olacağını biliyorlar.
13. Otoriteye karşı tepkililer.
14. Tatminsiz, kararsız ve doğuştan tüketiciler.
Kuşakların farklılaşma tabanı
Sessizler, Bebek Patlaması, X, Y, Z kuşakları hakkındaki tanımlamaları yukarıda sıraladım. Tümü üst düzeyde bir soyutlama olarak ilham verici bulgular. Ancak bu ülkenin insanlarını beş kuşak altında genellemenin doğru olmayacağını söylemek için de roket mühendisi olmak gerekmiyor. Kuşakları iş dünyasının gerçekleriyle yüzleşen bir yaklaşım içinde ele almanın doğru olduğuna inanıyorum. Bir çalışan olarak kuşak üyelerinin karakteristiği kendi işinin sahibi olduğunda (patron) farklılaştığını vurgulamak isterim. Çalışan Y’nin işveren Y’ye dönüşümünü, çalışan Z’nin, işveren veya karar verme gücünü eline alan Z’ye dönüşüm sürecini izlemenin önemine inanıyorum.
Öte yandan kendi içlerindeki benzerliklere odaklanmak yerine farklılaştıkları noktalara ve kaynaklarına bakmak bana daha doğru geliyor…
Alt kültürler
İş hayatında adım adım yükselişe geçen özellikle Z (2000-2015 doğumlular) diye konumlandırılan kuşağı ele almak gerektiğine inanıyorum. Z kuşağından olduğu halde genel kuşak tanımına uymayan bambaşka tutum ve davranışlar içinde olan sayısız genç arkadaşla tanıştım. Şirketlere mülakat danışmanlığı sırasında da onlarla karşılaşıyorum. Örneğin Z kuşağındaki sosyal medya, reklam ajansı çalışanları, grafikerler, yazılımcılar, sanat yönetmenleri, bilgisayar mühendisleri bulundukları iş çevresine ve sektörlere göre yaratılan alt kültürlere en güzel örnektir. Kuşak tanımlarıyla tam olarak örtüşmemelerinin nedenlerine ilişkin referans aldığım unsurları aşağıda sıraladım:
• Nerede doğdukları,
• Nasıl bir ailede büyüdüğü (işçi, memur, esnaf, çiftçi, sanayici, köylü),
• Teknolojiyle tanışıklığı,
• Benlik algısı, kişiliği, etnik kimliği,
• İnançları, değerleri, dünya görüşü,
• Çevreden nasıl etkilendiği (mahalle, bölge, siyasi çevre),
• Nasıl bir eğitim aldığı (rol modelleri),
• Nasıl tutum kazandığı,
• Nasıl bir arkadaş grubunda büyüdüğü,
• Maruz kaldığı ideolojik olaylar,
• Yaşadığı yerde mi kaldığı yoksa büyük şehirlere mi göç ettiği,
• Yurt dışına çıkma imkânı buldu mu, bulduysa orada ne kadar kaldığı, hangi ülkelere gittiği,
• İş dünyasına nasıl girdiği,
• Bir aile şirketinin üyesi mi,
• Çalıştığı işletmenin kültürü,
• Kanaat önderleri,
• Sosyal ağ üyelikleri,
• Bulunduğu sektörün kültürel eşik bekçilerinin bu kuşağı nasıl etkilediği, düşünüldüğünde sayısız alt kültürün doğmasının nedenleri de anlaşılır sanırım. Yukarıda yazılanların her biri elek olsaydı son elekte elimizde nasıl bir profil kalırdı? Yaş itibariyle “X ve Y” kuşağının kurduğu işlerde çalışan Z kuşağından gençleri 12 burç (boğalar şöyledir, akrepler böyledir) gibi kesin çizgilerle etiketlemekten vazgeçin! Etiketlemeler “Ben böyleyim! Beni böyle kabul edin! Biz Z kuşağıyız!” tutumunu güçlendiriyor. Oysa işveren ve çalışanların karşılıklı kabulleriyle çalışma ortamının verimliliği sağlanabilir. İnsanları hemencecik değerlendirmek için onları kategorize edelim derken işi çığırından çıkarmayınız!
Tüm çalışanlarınızın güçlü taraflarına odaklanın, zayıf yönlerinin üstesinden gelmelerine, potansiyellerinin açığa çıkmasına destek olun! İnsanca çalışma koşullarını oluşturun! Adil ve eşit yönetim kültürü yaratın!