Soner SELÇUKLU
“Hayatımı seviyorum” diye haykırdı ona doğru.
Duşta Louis Armstrong’un en çok sevdiği şarkısını mırıldandı…
“What a wonderful World!”
Tıraş sonrası patronunun hediye ettiği losyonu ve parfümü kullandı.
Günlerden ne diye düşündü bir an….
Takım elbise yerine spor giyinmeye karar verdi.
Bip sesi…
Telefonda mesaj: “Günaydın Tarık Bey. Geldim, bekliyorum …”
“Bu çocuk da kurulmuş gibi hep aynı saatte geliyor…” diye söylendi…Şarkısını mırıldanarak asansörü kullanmak yerine merdivenlerden indi. Birkaç dakika içinde makam aracının yanındaydı.
“Merhaba efendim…”
“Merhaba Hasan…Beni her zamanki kahve içtiğim yere götür. Biraz da atıştırırım.”
Şehrin gürültüsünü unuttu kahve evinde…Afyonu patlamıştı!
Saat 10.30 gibi AVM’deydi. Makam odasında özel karışımlı bitki çayı hazır bekliyordu.
Asistanı 10 dakika içinde görüşmelerin başlayacağını bildirdi. Çayını yudumlarken hızla e-postasına ve internette gazete başlıklarına göz attı. Tüm ülkede perakende sektörü zirvedeydi….
AVM’de doluluk oranı yüzde 100’dü. Tüm kiracılar zamanında ödeme yapıyordu. Ziyaretçi sayısı her geçen gün artıyordu. AVM performansı en yüksek seviyedeydi. Yatırımcı nasıl memnun olmasın ki…Cirolar, kârlarla tavan yapıyordu. Yatırımcı onunla gurur duyduğunu her vesileyle ifade ediyor, önerilerini dikkate alıyordu.
Asistan sırasıyla ekip yöneticilerini odaya almaya başladı. Her biri raporlarını özetle sundu ve günün programını belirtti. Detaylar e-postasına gönderilmişti. İmzalaması gereken evrakı da tamamladı. Her şey mükemmeldi…Sorunsuz bir AVM’deydi…
“Böyle bir kadroya sahip olduğum için çok şanslıyım” diyerek derin bir nefes aldı.
AVM Müdürlüğü ne muhteşem bir pozisyon diye gururlandı kendi kendine…Kariyer yolculuğunun en iyi kararı olduğunu düşündü…
Birden nişanlısı süzülerek içeri girdi… “Bugün de muhteşemsin aşkım!”
Elini tuttu ve başını sevgiyle okşadı…
……………………………
Müdürüm! Müdürüm!
Başını aniden kaldırdı masadan…Yardımcısı Timur elini geri çekerken göz göze geldi. Endişeyle bakıyordu ona…
“İyi misiniz? Bayıldığınızı sandım…”
“İçim geçmiş be Timur…Dalmışım. Dün geceki depo yangını sonrası hiç uyuyamadım… Sabahın 07.00’sinde yoğun bir trafik sonrası kendimi AVM’ye zor attım. Bu kuralsız şehirde araba kullanmak mı!”
“Güne başlarken en güzel şey gördüğüm rüyaydı.“
“Böldüğüm için kusura bakmayın…Benimkisi de tam bir kâbustu müdürüm…”
“Seni çok iyi anlıyorum Timur!”
“Anlat bakalım! Bugün ikimiz, arenada kimlerle, nelerle boğuşacağız?”
“Notlarımı okumadan önce anlamakta zorluk çektiğim bazı şeyleri sizinle paylaşmak istiyorum:
Yatırımcı bizi kiracılarla karşı karşıya getiriyor. Ortaklar arasında çok başlılık var. Hangisinin dediğini yapacağımı şaşırdım. Bir kere olsun içten bir teşekkürü esirgiyorlar. Daha fazla söyleyeceklerim vardı Tarık Bey ama işler o kadar çok ki…Şimdilik bu kadarıyla yetiniyorum”.
Tarık sessiz kaldı…Başını yavaşça pencereye çevirdi. Şiddetli rüzgarla cama çarpan yağmur damlalarını izledi bir süre…
Timur ajandasını açtı:
“İzninizle devam ediyorum.”
“Yağmurun verdiği hasardan, güvenlikçilerle mal kabulde yaşanan kavgadan, ihtiyaç duyduğumuz pozisyonlar için yatırımcı onayının çıkmamasından, konser için gelecek sanatçının ayağını kırmasından, bazı mağazaların zamanında açılmamasından, tahsilat problemlerinden, bir sarhoşun aracıyla sabaha karşı bariyeri parçalamasından, dün yiyecek katında yaşanan zehirlenme vakasından, optimizasyon toplantısı için hazırlamamız gerekenlerden, biraz önce tuvalet kapısının yerinden çıkıp bir çocuğun üstüne düşüp yaralamasından, işe gelmeyen teknik personelden…”
“Hangisinden başlayayım efendim?”
“Bu kadarı yeter! Rüyama dönmek istiyorum!”
Tarık ellerini başına götürdü…Balon gibi şişmiş yanaklarındaki havayı boşalttı…
Pufff sesi odaya dağıldı…
“Gerçekler arda arda sıralı vagonlar gibi bizi bekliyor…”
“Yaralanma ve zehirlenme olaylarını öncelikle ele almaya ne dersin Timur?”
“Yönetimde tasarrufun hem öznesi hem de nesnesi olarak bizim için gün başlıyor…”