New York’taki Met sergi alanında meşhur stilist Karl Lagerfeld’ in yaratıcılık yolculuğu “Bir Çizgi Güzellik” sergisinde Bonaveri mankenleri üzerinde sergileniyor.
Pınar SALMAN
New York Kostüm Enstitüsü’nün Metropolitan Sanat Müzesi’ndeki 2023 bahar sergisi Karl Lagerfeld’e ayrıldı. “A Line of Beauty” (Bir Çizgi Güzellik) adlı sergi, 16 Temmuz 2023’e kadar görülebilir. Mimar Tadao Ando tarafından tasarlanan sergi, ziyaretçilerini sanatı keşfetme yolculuğuna çıkarıyor. 1950’lerden 2000’lere uzanan bir dönemi kapsayan, büyük tasarımcının olağanüstü yaratıcılığına bir yolculuk yapmak isteyenler için harika bir fırsat.
Kostüm Enstitüsünden Sorumlu Wendy Yu ve Andrew Bolton’un küratörlüğünü yaptığı sergi, Lagerfeld’in çalıştığı Balmain, Patou, Chloé, Fendi ve Chanel gibi kült markalardan ve kendi adını taşıyan markasından orijinal eskizlerle birlikte yaklaşık 180 parça içeriyor. Serginin hikayesi, özellikle Lagerfeld’in 1950’lerden 2019’daki son koleksiyonuna kadar tasarımlarında tekrar eden estetik temalar yoluyla ve stilistik kelime dağarcığını yeniden inşa etme çabasıyla ortaya çıkan modellerinin hazırlık çizimlerine ve eskizlerine odaklanıyor. Tasarımcının kariyerinin başlarında iki boyutlu bir kâğıttan şekillenen çizimlerinin nasıl 3 boyutlu olağanüstü özel tasarım kreasyonlara dönüşmesini gösteriyor.
Sergiye katkıda bulunan bir diğer firma da Met tarafından sergideki özel mankenleri sağlamak üzere bir kez daha seçilen İtalyan Bonaveri firması. Markanın Schläppi mankeni, ikonik modelin zamansızlık ve esneklik özelliklerinin bir sonucu olarak çok sayıda Kostüm Enstitüsü sergisinin temel mankenlerini oluşturdu. Bu etkinlik için derslerde çokça konuştuğumuz ve örnekleriyle çalıştığımız Schläppi mankenleri, Karl Lagerfeld’in estetiğini hatırlatarak stil, sahneleme ve diğer öğelerle etkileşim içinde ve figürlere bağlam sağlayarak serginin stilistik gereksinimlerini karşılayacak şekilde uyarlanmış.
Karl Lagerfeld: Bir Güzellik Çizgisi – A Line of Beauty
Geleneksel bir retrospektiften ziyade Lagerfeld’in çalışmaları üzerine tematik ve kavramsal bir deneme olarak hazırlanan sergi, Lagerfeld’in 1954’te Uluslararası Woolmark Ödülü’nü alması ve ardından Balmain’de asistan ve Sanat Yönetmeni olarak üstlendiği roller de dahil olmak üzere, Lagerfeld’in kariyerinin ilk yıllarını keşfeden giriş galerileriyle açılıyor. Çizimde kendine özgü tarzını mükemmelleştirmeye devam ettiği Patou ile tasarımcının yaratıcı pratiğini sergilemek amacıyla çizimlerini 3 boyutlu kreasyonlara çevirmek için onunla yakın iş birliği içinde çalışan terzilere adanmış.
Sergi, Lagerfeld’in çizimlerinin en temsili iki çizgisinden ilham alan iki ana konu üzerinde ilerliyor: onun tarih yazımsal, romantik ve dekoratif dürtülerini belirtmek için “yılan” ve modernist, klasikçi ve minimalist eğilimlerini temsil etmek için “düz” çizgi çalışmasında birbirine zıt ama birbirini tamamlayan iki gücü ortaya koyuyor. Aynı konsept, Lagerfeld’in düşünce ve yaratıcı dinamizminin fiziksel bir tezahürü olarak hareket etmek için düz ve serpantin çizgilerin kesişimine dayalı bir tasarım yaratan Tadao Ando’nun enstalasyonunda da bulunuyor.
Serginin iki ana teması, Lagerfeld’in Chanel, Chloé, Fendi ve Karl Lagerfeld için kreasyonlarında kendini gösteren estetik ve kavramsal ikilikleri temsil eden diğer “alt hatlar” tarafından çevreleniyor: kadınsı ve erkeksi, romantik ve askeri, Rokoko ve Klasik, tarihi ve fütüristik, dekoratif ve yapısal, kanonik ve karşı-kültürel, zanaatkar ve mekanik. Bu ikilikler arasında bir köprü görevi görmek, mecazi “patlamalar” olarak adlandırılıyor: bu paradoksların birbiriyle yarışan estetiğinin birleştiği ve uzlaştığı yakınsama anlarını temsil eden giysiler. Bir dizi ikilem, Lagerfeld’in çok yönlü tasarımlarının karmaşıklığını ortaya koyuyor.
Sergi, iki bölümden oluşan “hiciv” çizgisiyle sona eriyor: İlki, Lagerfeld’in ironik, oyuncu ve abartılı işlemelerle kendini ifade eden keskin zekasını yansıtan bazı giysiler; ikincisi, en tanınan kişisel tarzını ortaya koyan, onu çağdaş kültürün gerçek bir efsanevi figürü olarak tanımlamaya yardımcı olan siyah-beyaz “üniforma”.
Biraz da özel Bonaveri mankenlerinden söz etmek gerek;
“A Line of Beauty” için Bonaveri, 160 özel manken yarattı. Schläppi mankenleri gövdesi, çok yönlülüğü ve Lagerfeld’in Chanel, Chloé, Fendi ve kendi adını taşıyan markası için yaptığı tasarımlara mükemmel uyumu nedeniyle seçildi. Mimar Tadao Ando’nun çalışmalarını karakterize eden modern ve geometrik tasarım, sergide yer alan serpantin ve düz çizgileri geliştirmek ve güçlendirmek için bu özellikleri yansıtan mankenler gerektirdi. Bu nedenle kullanılan Bonaveri mankenleri, tüm serginin merkezi konsepti olan çizgilere dahil olan ikiliğin mükemmel bir yansıması olarak mankenlerin kol ve bacaklarının düz çizgisinde ruh buluyor.
Küratör Andrew Bolton, mankenlerin kafaları için bir sanat koleksiyoncusu olarak Lagerfeld’in zevkini ve estetiğini geliştirmeyi seçti. Lagerfeld aynı zamanda Art Deco hareketinin bir parçasını oluşturan Alman heykeltıraş Gerhard Schliepstein’ın (1886-1963) porselen heykelciklerinin büyük bir koleksiyoncusuydu; bunlar mankenlerin kafalarına ilham kaynağı oldu. Bonaveri, bu fikre dayanarak ve detaylara büyük özen göstererek, ikonik Schläppi mankeninin gövdesine mükemmel şekilde uyan ve porselenin parlaklığını taklit eden bir yüzeyle dört kafa yaptı. Art Deco’nun stilize yüzlerine uyum sağlamak ve jestlerin önemini vurgulamak için bu mankenler için daha uzun parmaklı yeni eller de şekillendirildi. Sonuç, modada bir yenilikçi olarak Lagerfeld’in çalışmalarının kutlanmasına yardımcı olan uyumlu ve zarif figürler ortaya çıktı.
1950 yılında İtalya’nın Renazzo di Cento kasabasında kurulan Bonaveri, bugün Mükemmel Manken ile eş anlamlı bir çizgide sektörde ve kaliteli modanın bulunduğu her yerde karşınıza çıkar.
Üretim kapasitesini vizyoner bir biçim duygusu ve arayışıyla birleştirme yeteneği, Bonaveri’nin on yıllar boyunca sorunsuz bir şekilde gelişmesine ve moda endüstrisinde tanımlamasına yardımcı oldu. Bugün, Bonaveri yılda yaklaşık 15 bin manken üretiyor: Koleksiyonları, Schläppi markalı serilerden Sartorial’ın ısmarlama mankenlerine, Classica koleksiyonundan Bonaveri’nin daha genç B formlarına kadar estetik araştırma, işçilik, yenilik ve sürdürülebilirliği birleştiriyor.
İtalya Renazzo di Cento’da bulunan genel merkezde, otomasyon ve ilham arasında bir taraftan dijital vücut taramaları için son teknoloji laboratuvarlarında çalışırken, diğer taraftan bir Rönesans atölyesini anımsatan bir grup yetenekli heykeltıraşın kil ve alçıyı modelleyerek figürler oluşturduğu heykel atölyelerinde çalışır. Bu çalışma alanlarının örneklerini Euroshop 2020 de fuarda sergileyen firma yetkilileri bizi tüm bu çalışma alanlarında gezdirmişti.
Bonaveri’nin büyük moda markalarıyla olan ilişkisi, giyile bilirlik ve estetiği birleştirerek özel mankenlerin yaratılması konusunda mükemmelleşmesini sağlamış. 2016 yılında Bonaveri, dünyada biyolojik olarak parçalanabilen bir manken sunan ilk şirket oldu ve BPaint boyalarla işlenmiş yeni bir biyoplastik – yüzde 72 şeker kamışı türevlerinden oluşan BPlast’ı geliştirdi: ayrıca özel olarak doğal pigmentler ve solventlerle yapılmış bir renk serisine sahip olan firmanın şeker kamışından manken üretmesini hemen her derste öğrencilerime sürdürülebilirlik ilhamlarından biri olarak aktarırım.
Sıkı testlerden sonra BNatural ürünleri, BPlast® ve BPaint® için TÜV Avusturya Sertifikaları almaya hak kazanmış. BPlast®, ürünün yüzde 72’sinin yenilenebilir kaynaklardan malzeme içerdiğini onaylayan OK BIOBASED 3 yıldızlı sertifikasına layık görülürken BPaint®, ürünün yüzde 100’ünün yenilenebilir kaynaklardan materyal içerdiğini onaylayan OK BIOBASED 4 yıldızlı sertifikasına layık görülmüş olmasıyla ayrıca sürdürülebilirlik konusunda sektörde birçok firmaya örnek olmalı.