Ana Sayfa Gündem Süreç odaklılık mı, sonuç odaklılık mı?

Süreç odaklılık mı, sonuç odaklılık mı?

Soner SELÇUKLU

4 Temmuz 1952 günü 34 yaşında bir kadın, Pasifik Okyanusu’na dalarak, Catalina adasından, 21 mil batısında kalan Kaliforniya’ya doğru yüzmeye başladı.  Adı Florence Chadwick olan bu yüzücü, Manş Denizini her iki yönde geçen ilk kadındı. O sabah su, vücudu uyuşturacak kadar soğuktu ve sis o kadar yoğundu ki, beraberindeki tekneleri güçlükle seçebiliyordu. Milyonlarca insan televizyonlarından onu izliyordu, köpekbalıkları ve dondurucu soğuğun etkisini hiçe sayarak 15 saat yüzdü. Bu süre sonunda eşlik edenlerden kendisini sudan çıkarmalarını istedi. Yakındaki bir teknede bulunan annesi ve antrenörü, sonuca çok yaklaştığını ve devam etmesini söyledilerse de o bunu dinlemedi ve tekneye çıktı.

Florence Chadwick yüzücü olarak sürecin gereklerini yerine getirmesine rağmen neden böyle bir karar vermişti?

Durumu süreç ve sonuç bağlamında değerlendirelim…

Süreç girdiyle (talep, bilgi, deneyim, hammadde, teknoloji vb.) başlayan ve çeşitli işlemlerle bir çıktı üreten birbiriyle bağlantılı etkinlikler dizisidir. Bir şirketin ana faaliyet konusunu tanımlayan temel süreçler, hiyerarşinin dikey yapısı üzerinde çeşitli kademelerde başlayan ve bölümler arasında yatay olarak akan uygulamalarla yürür. Örneğin: Pazarlama, İşletme, Teknik, Finans, Muhasebe bölümleri kendi içinde ast-üst ilişkileriyle dikey çalışırken diğer bölümlerle iletişimini yatay sürdürür. Süreçleri ne kadar ayrıntılı tanımlarsanız tanımlayın kitaba uygun yürütülmesinde – robotlarla, yapay zekayla çalışmıyorsanız- insan faktörü devredeyse faaliyetler sırasında sapmaların olma ihtimali de yükselir.

Sonuç odaklılık ise hedefe ulaşmak isteyenlerin yüksek performanslı çalışma ve ilişkilerinin bütünleşik bir sonucudur. Değişen şartlarda, önceden belirlenen kuralların işlemediği durumlarda bile ilkeli davranarak, yaratıcılığın ve kararlılığın gücüyle rotada kalarak yeniden konumlanmaya bağlı bir sonuç elde etmekten söz ediyoruz. Değilse, Makyavelizm’in her türlü ahlak kuralını hiçe sayan siyaset teorisi ile “sonuca giden yolda her şey geçerlidir!” şeklinde bir rasyonelleşmeden söz etmiyoruz. Hani motivasyon cümlesi “Asla vazgeçme” var ya! Bu enerjiyle hareket edersiniz. Eğer ilkesiz davranılırsa sonuca odaklı olarak hedefe ulaşabilirsiniz; ancak süreçle ilgili adımları atarken de verdiğiniz hasarların önemi kalmayacaktır.

(Bazen bu “Asla vazgeçme!” cümlesinin yanlış hedef, yanlış zaman, yanlış strateji ve yanlış uygulamayla asla sonuç vermediğini de belirtmem gerekir.  O zaman çekilmesini de bilmek gerekir).

Futbol takımlarının galip gelmesi çok sayıda daha önce çalışılmış oyun şablonlarının durumsal olarak uygulanmasıyla gerçekleşir.

Maç esnasında antrenmanlarda çalışılan oyunların tıpa tıp benzerleriyle karşılaşılmaz. Bu nedenle anlık stratejiler ve taktikler kullanılır. Esnek dinamik stratejiler gündemdedir. Zira sürecin yürütülmesinde yalnızca temel ilkeler işe yarar.

Keşfedilmemiş bir vadide yalnızca ana yolları bilebilirsiniz ancak engelleri aşmak için gereken patikaları duruma göre oluşturursunuz. Oyun kurucularla, defans ve forvet adamlarıyla bağlantılar ana yolları çizer. Oyun sırasında etkileşim altında ise yeni yollar oluşturulur. Her şey, taktiksel bir neden yok ise, galibiyet sonucuna odaklı olmak üzerine kuruludur.

Büyük taarruz işgal ordularının İzmir’de denize dökülmesiyle son buldu. Savaşan unsurlara yalnızca “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir” talimatı verilmişti.  Bölgedeki her birim kendi içinde stratejik yol haritasını, lojistiğini, saldırı noktalarını ayrı ayrı tasarlamıştı. Haberleşmenin çok zor olduğu o gününün koşullarında bundan başka bir çare de yoktu. Sivas Kongresinde dile getirilen “Ya İstiklal Ya Ölüm!” söylemi ise savaşma azminin itici gücü olmuş; mücadele veren kadın, erkek, çoluk çocuk herkesin zihninde bir kurtuluş vizyonu yaratılmıştı. Sonuç odaklı bu eylem çağrısına rağmen her unsur kendi süreçlerini düzenleyerek yola çıkmıştı. Savaşan her unsur kendi bölgesindeki zaferi nihai zaferle bütünleştiremeseydi neler olurdu?

Kunduzların nehrin akıntılı bölgelerinde su altında inşa ettikleri baraj tam anlamıyla bir sonuç odaklılık örneği olarak ele alınabilir: Kunduzlar ön dişleriyle kestikleri ağaç dallarından nehirlerde barajlar oluşturarak suların gidişini engeller; orada yuva yaparlar. Birer baraj mühendisi olan bu memeliler hiyerarşisi olmayan bir organizasyonla işleri yürütürler. Hepsinin zihninde nasıl baraj yapılacağına dair ortak bir resim vardır. Ancak bu resim sürünün her üyesinin hangi dalı diğerini gözeterek nereye koyacağını bildiği bir sürecin arka planda işleyişiyle ortaya çıkar. Kunduzların bazıları gözcülük yaparken bazıları dalları taşıyarak akıntıyı kesen barajı inşa ederler. Tehlike anında gözcüler palet şeklindeki kuyruklarını suya vurarak diğerlerini uyarırlar. İlginç olan aralarındaki doğal iş bölümüdür. Birisi de “Ben yoruldum biraz da siz çalışın” demez, her şeyi ortak dayanışma içinde gerçekleştirirler.

Süreç odaklılıkta işin ilgililerce ayrıntılı bilinmesine ihtiyaç var. İstenilen hedefe nasıl ulaşılacağının adımlarının izlenmesi halinde de sonucun elde edileceği varsayılır. Örneğin, hukuki süreçler tamamlanması gereken ardışık eylemlerden oluşur. Burada sürecin tüm eylemlerinin doğru yapılması halinde bizi sonuca götüreceği düşünülebilir. Her safhanın tekrar tekrar kontrol edilmesi ise hata payını azaltır. İş güvenliği ile ilgili uygulama ve önlemler buna örnektir. Ancak tüm kurallara rağmen insan faktörünün durumsallığı, kişiselliği ve o anki yorumları devreye girdiğinde sorunlar yaşanabilir. Problem çözme yöntemleriyle ilgili tüm teknikler kullanılsa da inisiyatif kullanma, risk alma kararı verilebilir. Hayatı tüm senaryolarıyla kâğıda yazmak mümkün olmadığına göre öngörülemeyen durumlar için çoğu zaman sezgisel kararlar vermek zorunda kalınacaktır. Kalite Yönetim Sisteminin devamlılığı da sistem takıntısı hatasına düşmeden, bu söylediklerimizin başarıyla uygulanmasına bağlıdır.

Alışveriş merkezlerinde bir etkinlik planlamasını süreç ve sonuç ilişkisiyle ortaya koyalım. Pazarlama bölümü neyi, neden ve nasıl yapacağını birlikte çalışacağı tedarikçilere, bölüm ve birimlere kavratmadıkça, onların önerilerini almadıkça yapılacak işlerin süreç yönetiminde engellerle karşılaşılacaktır. Yalnızca sonuç istediğinde hedefe giden yolun inşasında uygulamada farklılıklar ortaya çıkabilecektir. Öte yandan yapılacak işlere, miyop bakış açısıyla odaklanıldığında ise hedefe ulaşmada etkin çözümler üretilmeyecektir. Süreç ve sonuç ilişkisi önce zihinlerde kurulmalıdır.

Her şey dönüp dolaşıp nereye gideceğini bilmekten geçiyor. İnsanın hedefe odaklı olma motivasyonu değişen koşullara göre kararsızlığa düşmeden yeniden konumlanmayı beraberinde getirecektir. Bu nasıl olacaktır?

Ulaşılmak istenen hedeften başlayarak adım adım geriye gelmek ve süreci başlatarak ileriye gitmek gerekiyor. Süreç ve sonuç ilişkisi ancak bu şekilde kurulabilir. Bir günün iş planı o günün en son saatine gelindiğinde nelerin tamamlanmış olması gerekiyorsa bütün günün zamanlaması da ona göre sondan başa doğru önceden hazırlanır. Baştan itibaren yeniden ileriye gidilir. Beklenmedik durumların ortaya çıkması halinde de öncelikler arasında yer değiştirmeler yapılır. Özetle süreç ve sonuç odaklı çalışmanın birlikte yürütülmesi halinde hedefe en az kayıpla ulaşmanın mümkün olacağını söylemek istiyorum.

Azimli yüzücü, Kaliforniya kıyısına yarım mil kala sudan çıkışının nedenini şöyle açıkladı: “Karayı görebilseydim, başarabilirdim!” Vazgeçmesinin nedeni ne yorgunluk ne de soğuktu… Yüzücü olarak tüm teknikleri uygulamıştı, özetle sürecin gereklerini yerine getirmişti. Ancak sis nedeniyle hedefini göremediği için yarışı bırakmıştı. Florence Chadwick daha sonra aynı etabı erkeklerin rekorunu iki saat farkla geçerek başarıyla tamamladı…

Sonuç ve süreç odaklılığın harmanlandığı, etkileşimli esnek uygulamanın birçok noktada zorunlu hale geldiği çalışma tarzında, görev alan herkesin bir gözünün sonuçta bir gözünün süreçte olması sürdürülebilir başarının da anahtarı olacaktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz