Ana Sayfa İNDEKS Alkaş ‘Sektörün geldiği nokta göğüs kabartıcı’

‘Sektörün geldiği nokta göğüs kabartıcı’

Özel radyo ve televizyon yayınlarının serbest bırakıldığı, Türk pop müziğinin altın çağlarının başladığı yıl, 1993… Radyolarda Levent Yüksel’in “Med Cezir” şarkısının yükseldiği günlerde, Avi Alkaş’ın da Türkiye’deki AVM yolculuğu başlar. 30. yılını kutlayan AVM sektöründe 26 yıldan bu yana hizmet veren Avi Alkaş, Akmerkez’de başlayan macerasına bugün dünya çapında 4.6 milyar metrekare ticari alan ve 170 milyar dolar değerinde finansal işlem ve satış işlemini yöneten JLL’in Türkiye Başkanı olarak devam ediyor.

Avi Alkaş ile sektörün gelişimini, sorunlarını ve öngörülerini konuştuk. Çok önemli başarılar kat edildiğini vurgulayan Alkaş, “Sektörün geldiği nokta göğüs kabartıcı” diye konuşuyor. Bugün bambaşka perakende türleri olduğunu anlatarak, farklı yaşam alanlarının kurgulanması gerektiğine dikkat çekiyor. Kurguların doğru yapılırsa doğru sonuçlara ulaşılabileceğini belirten Avi Alkaş, “Biz işimizi, insanlar için insanlarla çalışarak mutlu mekanlar kurgulamak olarak anlatıyoruz” diyor. JLL Türkiye Başkanı Avi Alkaş sorularımızı yanıtladı.

Röportaj, Fulya BAYRAKTAR

Avi Bey, sektörün en önemli oyuncularından birisiniz. AVM sektörünün gelişimi doğru yönde ilerledi mi? Gelinen noktada yapılan doğrulara ve yanlışlara baktığımızda sektörü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk AVM sektörünün gerek yakın coğrafyada gerek gelişmiş pazarlarda çok önemli aşamalar kaydettiğini görüyorum. Benim şansım, 30. yılını kutladığımız Türk alışveriş merkezciliğinin 26 yılına tanıklık etmek. Sektör açısından en büyük avantajımız, Kapalıçarşı geleneğinden geliyor olmamız. Daha dünya, alışveriş merkezleriyle tanışmamışken, 1950’lerde ABD’de başlayan modern alışveriş merkezciliğine biz, Fatih Sultan Mehmet döneminde 1461’de İstanbul’da Kapalıçarşı’nın inşa edilmesiyle başlamışız. Halen kullandığımız mağaza karmasını o dönemde de görüyoruz. Türkiye, 30 yılda AVM sektöründe çok önemli yollar kat etti. Dubai gibi paranın egemen olduğu çok daha lüks ve farklı yerleri kastetmiyorum ama genel olarak Orta Doğu, Balkanlar, Orta Avrupa, Kuzey Afrika’ya baktığımızda bugün Türk AVM’lerinin çok daha ileri bir düzeyde olmasından mutluyum. Bizim için son yıllarda AVM’lerimizin uluslararası ödüller kazanması da gurur vesilesidir.

“Sektör paydaşları bilgi paylaşımında bencil olmadılar”
Elbette bugün Türk alışveriş merkezciliği ekonomik süreçten dolayı biraz daha sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Yatırımı cezbetmek için en önemli avantajlardan biri olan dövizli kiralama olanağından son yapılan düzenlemelerle yoksun kalındı. Ama perakendecilerin saat 10.00-22.00 arası, yılın 365 günü her isteyenin, her kesimden, her harcama yeteneği düzeyinden tüketicimizle buluşması son derece önemli. Tüketicilerin kendini bulduğu, kendi ihtiyaçlarını giderebildiği, sanatsal, sosyal etkinliklerin de mekan bulabildiği, vakit geçirirken insanın mutlu olabildiği bir sektörün hizmetkarı olabilmekten gurur duyuyorum Sektör paydaşları; hem AVM’ler birbiri arasında hem de AVM’lerle perakendeciler arasındaki bilgi paylaşımında hiç bencil olmadılar, herkes birbirine çok katkı sağladı. Her sektörde çok gördüğümüz bir şey değil. Burada Mehmet Bayraktar’ın özellikle altını çizerek ismini söylemek isterim. AMPD’nin ilk başkanı Mehmet Bayraktar’ın sektöre katkıları çok büyük olmuştur. AMPD, TAMPF’ın oluşumuna da örnek oldu. Mehmet Nane, Selim Yekta Işık, Nuşin Oral, Aziz Torun, çok katkılar sağladı sektöre. AVM’lerin en önemli paydaşlarından biri perakendeci. Perakendeciler olmasa AVM’ler olamaz. Abdullah Kiğılı abimizin de söylediği gibi- bizim perakendecilerimiz de AVM’ler sayesinde zincirlerinin halkalarına yeni halkalar ekleyebildiler, bugünkü sayılarına erişebildiler.

“Yeni kavramlar oluşturmaya çalıştık”
Bugün benim için en mutlu anılacak örneklerden biri LC Waikiki’dir. LC Waikiki’nin ilk mağazasını İzmit Outlet Center’de Mehmet Bayraktar ile ilk 128 metrekare kiralamıştık. Toptancılıktan, ihracatçılıktan perakendeye geçişlerindeki ilk mağaza kiralanma sürecine şahit olmam, benim için onur vericidir. Bize ilk inanan, bize ilk günden destek olan alışveriş merkezciliğiyle perakendecinin buluşmasını sağlayarak bir aracı hizmeti gördük. Dolayısıyla sektörün denge bulucusu olabilmek adına doğru dengelerin oluşmasına elimizden geldiğince hizmet ve fikir ürettik, yeni kavramlar oluşturmaya çalıştık. Sektörün iç dayanışmasını geliştirdiğimiz oranda çok daha iyi, özgün, başarılı örnekler çıktı. Bugün LC Waikiki, Koton, Defacto gibi yerli markalarımızın uluslararası rekabetçileriyle boy ölçüşebilmeleri gurur verici. LC Waikiki’nin mağaza sayısı 945’i, çalışan sayısı 42 bini geçti. Senede ürettikleri 1.5 milyar dolarlık bir ciroya ulaştıkları zaman bunun yüzde 50’sinin yurt dışından kendi markalı ürünlerini sattıkları mağazadan gelmesinin değeri çok önemli. Çünkü bizim bu cirolar için kaç ton domates, kaç milyon adet tişört yapmamız lazım. Halbuki katma değerimizi koyduğumuz zaman sonuç bambaşka oluyor. Sektörün geldiği nokta gerçekten göğüs kabartıcı. Bunun devamında dışarı açılarak, daha fazla mağaza açarak, Turquality gibi destekleri doğru değerlendirerek, barutumuzu doğru adımlarda kullanarak en iyi sonuçları elde etmenin yollarını bulmamız lazım.

“Birleşmelere gitmemiz lazım”


Peki, yanlış AVM yatırımları sektöre nasıl zarar veriyor? Sektörde güzel haberler epey fazla ama yanlış yatırımlar da oldukça üzücü. Sizce bu yanlış yatırımlar nasıl önlenir, sektöre kaybı nasıl azaltılır?
Burada şehir planlamacılarımıza, belediyelerimize çok önemli görevler düşüyor. Açık pazar ekonomisi kurallarında, kapsama alanlarının kapasitesine özen göstermeksizin yan yana yapılan alışveriş merkezlerinin birbirlerinden pazar payı almaları kaçınılmaz. Buralarda birleşmelere gitmemiz lazım, yan yana bulunan 2-3 projeyi tek proje haline getirmemiz gerek. Sevgili Mustafa Taviloğlu’nun dediği gibi “Pazar yeri uzadıkça yürüyeni çoğalır”. Burada işlevsel olarak ayrışan, birbirinin ayağına basmayan, doğru planlanmış, doğru kurgulanmış, herkesin her yerde mağaza açmak zorunda kalmayacağı ayrışma da sağlanabilirse, farklılaşma yükümlülükleri doğru yazılabilirse bu çerçevede daha sağlıklı bir düzene girilebilir. Nitekim bu Kapalıçarşı da vardı; Kapalıçarşı’da Halıcılar Caddesi’ne girdiğiniz zaman halıcıdan başkası yoktu, Kalpakçılar’a gittiğiniz zaman orada kalpak ve kürk satılırdı. Bizim de AVM’lerin shop mikslerini ve tiplerini doğru kurgulayarak gereken ölçüde, gereken ölçekte yapmamız gerekiyor.

“AVM’lerimiz insana kendini iyi hissettiriyor”
AVM’lerin kişi başına düşen sayı istatistiklerine bakarsak, Türkiye hala Avrupa ortalamanın gerisinde. AVM bulunmayan kentlerimiz var ama bazı kentlerde de aşırı yoğunlaşma bulunuyor. Ekonomilerde her zaman geçerli olduğu gibi bazı projeler yaşamlarını sürdüremeyecek duruma geliyorlar. İstanbul daha Kapalıçarşı’ya doymadı ki AVM’lere doysun. Ama kurgulamayı yaparken de konut bölgelerinin konut, alışveriş bölgeleri için ticaret ön planda tutulmalı. Buna göre doğru ulaşım, doğru otopark çözümleri beraberinde gelirse o zaman daha sağlıklı, akılcı kentlere kavuşuruz. Bence iyi oluşumlar, iyi gelişmeler var. Toplu ulaşıma bitişen AVM’lerin başarı oranlarının güzelliğini gözlemliyoruz. Bizim AVM’lerimiz insana kendini iyi hissettiriyor, oradaki geçirdiği vakti hoşça geçirmesini sağlıyor.

“AVM’ler ‘mutlu zaman’ için önemli”
Büyük megapollerde bir “happy hour” (mutlu zaman) kavramı vardır. Mutlu zaman, aslında genellikle işle evin arasına girmesinde büyük yararı olacak bir uygulamadır. Bunu, belediye başkan adaylarıyla paylaşma fırsatı bulmuştum; ister ayran içsin ister içkisini yudumlasın ama işten çıktığı zaman o işin stresinden sonra arkadaşlarıyla sosyalleşsin. Burada en önemli unsur, toplu taşıma marifetiyle belirli zamanda evine, işine ulaşabilmesini sağlamak. Toplu taşıma ile anormal trafik baskısı yaratan servis araçlarından da kenti kurtarabiliriz. İşte o zaman iş çıkışı nasıl bir Fransız Paris’te bulvar kafesinde kahvesini yudumlar, bir İngiliz Londra’da iş çıkışı pub’ına takılır, ayaküstü bile olsa sohbetini yapar, bir Japon, Tokyo’da Ginza’da iş çıkışı bir arkadaşıyla buluşur, bizim de o zaman “mutlu zaman” için bir imkanımız olur. Bu fikrin ilk sahibi Cem Boyner’dir. Alışveriş merkezleri bugün buna önemli ölçekte cevap vermeye başladı. İnsanların işle evlerinin dışındaki üçüncü zamanları son derece önemli. Üçüncü zaman eğer iyi, hoş geçirilirse insanlar evine daha mutlu gidiyor, evde de stres yaşamıyor. O zaman ilişkiler de yumuşuyor ve insanların hoş görme kat sayıları çoğalıyor.

“Kira ödemelerinin doğru sağlanabilmesi önemli”
AVM’lerin kurguları, mağaza karmaları daha fazla önem kazanıyor. Benim ilk görevim, Akmerkez’di. Akmerkez’de Kurucu Müdür olarak göreve başladığım zaman yüzde 9 kadar alan yeme içmeye ayrılmışken, biz bugünlerde yüzde 25-30’ların rahatça görmeye başladık. Hatta en son projemiz 2020’de devreye girecek olan GalataPort projesinde de yüzde 50’yi aşan bir oran yeme içmeye ayrıldı. Perakendeyle eğlence iç içe geçiyor. Sektör profesyoneli olarak en büyük hizmetimiz, gayrimenkulün değerinin artmasını sağlamaktır. Değerini artırması için oradaki ticaretin artması lazım. Orada en az zamanda en çok ihtiyaca cevap verebilecek olan oluşum sağlanırsa o oranlarda mağazalar bitiştirilirse, birbirine yarar sağlayacak, birbirine engel oluşturacak değil, mağaza karması sağlanabilirse, artan cüzdan payında hem kiracının hem mal sahibinin yüzü güler. Bazı perakendecilerimizin alışveriş merkezleri sahiplerinden beklediği babalıktır. Zor zamanlara destek olunmasıdır. Bir baba şefkatidir, baba anlayışıdır. Kira ödemelerinin doğru sağlanabilmesi önemli. Anlaşmış olduğu asgari kirasının üstüne iyi ciro yapmasından ötürü hasılattan daha fazla kira ödemesi kiracıyı rahatsız etmez. Çünkü cirosu iyidir ve mutludur. Mal sahibi de mutludur çünkü öngördüğü sabit kiralı anlaşmasının üstünde kira geliri elde etmektedir. O sayede onun gayrimenkulünün değeri artacaktır. Ama tam tersi bir durumda eğer kiracı öngörülen cirosuna denk gelmişse, hem kiracı ağlar hem de mal sahibi. Çünkü mal sahibi bilir ki kiracı dayanamaz, gidecektir oradan. Kiracı ağlar çünkü orada para kazanamamaktadır.

“Organize perakende bölgelerine ihtiyacımız var”
Biz işimizi, “insanlar için insanlarla çalışarak mutlu mekanlar kurgulamak olarak” anlatıyoruz. Bu bir takım oyunu, insani becerilerimizle bu kurguyu eğer doğru yapabilirsek doğru sonuçlara gidebiliriz. AVM’yi başarıya götüren üç faktörü say deseniz, sektörün bilinir kuralı, “Lokasyon, lokasyon, lokasyon”dur. Sonraki aşama mağaza karmasıdır. Şirketimizin sloganı, “arzuları, arzulananı aşmaktan geliyor”. Buradaki arzulananı aştığımız zaman hem mal sahibinin hem kiracının yüzü güler hem de tüketici güler. Bizim işimiz sadece kazan-kazan formülü değil, “kazan-kazan-kazan”dır, bu üçlemeyi sağlamamız lazım. Bu üçlemenin kendisi ve Türkiye ekonomisi için de önemli olan, perakendenin mutlaka farklı formatlarda farklı boyutlarda olması. Türkiye’nin artık organize perakende bölgelerine, perakende parklarına ihtiyacı var. Her şehrimizin girişinde bir sanayi sitesi vardır, o küçük sanayilerin yerinde biz eğer daha ucuz maliyetlerle daha düşük kiralarla oluşabilecek organize perakende bölgelerini kurgulayabilirsek çok daha verimli sonuçlar alınabilir. Outlet’ler bunun en iyi örneklerinden biridir. Amerika’da outlet’e gittiğiniz zaman, satış belgesi yoktur, KDV’den muaftır. Dolayısıyla trafiği de şehir dışına kaydırmış olursunuz, şehir içindeki yoğunlaşmayı da azaltırsınız.

“Eğitimli iş gücü sayesinde verimlilikler artacak”
Sektörümüzün ekonomiye yadsınamaz katkıları var. Kayıtlı ekonomi için, kayıtlı istihdam için genç nüfusun istihdamı için çok önemli. Burada çok ciddi bir konuya işaret etmek istiyorum; vasıflı iş gücüne ihtiyacımız var. Sadece şirketlerin kendi eğitimleriyle değil, üniversite-sanayi, sektör iş birlikleriyle daha iyi yetişmiş, bu işin bir atlama taşı olarak görülmeden, belki yarı zamanlı çalışma şekillerin oluşması, yasal düzenlemelerin gelmesi gerekiyor. Yurt dışında mağazalarda gümüşi saçlıların görev aldığını görüyorsak, genç emekliler cenneti olan ülkemizde de yarı zamanlı istihdam sağlanabilir. Hüsnü Özyeğin’e teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum. 6.5 sene önce kaybettiğim oğlumun adını verdiğimiz Özyeğin Üniversitesi bünyesindeki Alp Alkaş Perakende Gayrimenkul Merkezi’ni kurduk. Eğitimlerin biraz daha yayılmasını ve bunun birçok üniversiteye erişmesni sağlamamız lazım. 6 senede 175 mezun verdik. Buranın sadece Türkiye için değil, dünya için bir merkez olması sağlanır inşallah. Eğitimli iş gücü sayesinde verimliliklerin artacağı, daha az zamanda daha yüksek ciroların gerçekleşebileceği, dolayısıyla yüksek cirolar sonucunda daha yüksek vergilerin toplanabileceğine inanıyorum. Daha fazla istihdama ve büyümemize perakendenin doğrudan katkısı var. Perakende üretimin de lokomotifi, perakende satarsa daha fazla üretebiliriz. Perakende yurt dışına yayılırsa ihracatımızı geliştirebiliriz. Perakendenin de gelişebileceği, boy vereceği, serilip serpileceği alanlar alışveriş merkezleri ve alışveriş bölgeleri.

“Alışveriş caddeleri AVM mantığıyla yönetilmeli”


Türkiye’de AVM’ler kadar alışveriş caddelerinin de AVM mantığıyla yönetilmesi gerekiyor. Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi’nde yeni belediye seçimlerinden sonra çok değerli Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin’in değerli destekleriyle çalışmalarımız başladı. İnşallah çalışmamızı tez zamanda İstanbul’un diğer alışveriş caddelerine ve belli başlı kentlerdeki alışveriş caddelerine de taşırız. AVM’ler, caddelerin düşmanı değildir. AVM’ler farklı zamanlarda farklı ihtiyaçlara cevap verirken kent merkezindeki caddeler de mutlaka yaşamalıdır, yaşatılmalıdır, doğru yönetilmelidir. Bu konuda belediyelerin verebileceği hizmetler oldukça önemlidir, çoktur. Belli bir disiplin içinde AVM’leri Türk insanı sevdi, oradaki sevdiği, beğendiği alışkanlıkları caddeye de getirmemiz lazım. Bazı alışveriş caddelerimizin trafiğe kapandığı, açık havalı AVM uygulamaları için de güzel mekanlarımız var. Sektörümüzde çok güzel gelişmeler var, sektörümüzü çok heyecan verici buluyorum, yapacak daha çok işimiz var. Benim yaşım yavaş yavaş emekliliğe dayandı geliyor ama yine de işimizin başındayız, koşuyoruz, güzel işler yapıyoruz. Bizler de birer hizmet fabrikası olarak bu sektöre önder, öncü olabilirsek ne mutlu bize.

AVM’ler 300-350 markayla dönüyor. Perakende markalarını da çoğaltmak, güçlendirmek gerek, değil mi?
Kesinlikle hem fikirim. Bunu çoğaltmanın en iyi yolu da perakende noktalarını çoğaltabilecek zincirleşmeleri sağlamak. AVM’ler yerel markalara da destek oluyor. Burada çok güzel bir sinerji var, bu paylaşma, ortak etkinlikler üretme, ortak kampanyalar yapma kültürü geliştikçe birbirine katkı sağlayacak. Kapalıçarşı kültüründen gelir; komşusunun da siftah yapmasını sağlar, ikinci müşteriyi komşuya yollar. Bu dayanışmadır, o merkezi ayakta tutacak. Her taraf ışıl ışıl olduğu zaman, doluluk olduğu zaman daha çok insanı çekiyor. Hangi restorana gitmeyi tercih ediyorsunuz? Kuyrukta beklemeyi göze alarak kalabalık restorana gidiyor insanlar. Bizim de bu kalabalıkta doğruyu elde etmemiz lazım. Ama keyifli alışveriş, güvenli alışveriş yapmalarını sağlamamız lazım. Bizim işimiz müthiş bir iş.

“Sorunları aşacağız”
TL’ye geçiş dönemi, sektörü ne yönde etkiledi ve etkileyecek?
Şu anda AYD olarak çok değerli başkanımız Hüseyin Altaş hocamızın hukukçuluğundan da yararlanmak durumundayız. Çünkü en büyük tehlikelerden biri kapımıza Borçlar Kanunu’nun dayanmış olması. Turgut Özal, açık pazar ekonomisinde her zaman dengelerin kendi içinde oluşabileceğini öğretti. Bunu, kapitalizmin acı kurallarına boyun eğmek gibi görmemek lazım. Sosyal dengeler de birbirini buluyor. Biz eğer yurt dışından yatırım nehrini engellersek, bu gayrimenkuller değer etmez hale gelirlerse, bankalara olan borçlarını ödeyemez duruma düşerlerse kaçınılmaz son… Ama bunu da aşacağımıza inanıyorum. Çünkü ülkemizin çok güzel bir iç dinamiği var. Bu ülkede insanımız çok çalışkan aslında, yani zorluklarda çok farklı çözümler üretebiliyoruz. Yepyeni yaklaşımlar sergileyebiliyoruz, farklı modeller, formatlar yapabiliyoruz. Çünkü zorluklarla baş etmeyi öğrenmenin bize getirdiği becerilerle de başkalarının yeltenmek durumunda olmadığı fikirleri üretebiliyoruz. Ben iyimserim. Türkiye’nin yarınına da iyimserim. Zor senelerden geçiyoruz. Benim yaşım, birkaç krizi gördü. 1993’te Akmerkez’i açtık, 5 Nisan 1994’te doların 17 binden 43 bine çıkan Çiller dönemi krizini yaşadık. 2001’de danışmanlığa geçmiştim, 600 binden 1 milyon 600 bine çıkan yine döviz krizini yaşadık. O zaman Olivium’a danışmanlık yapıyorduk, hatırlıyorum, 600 bin iken kiralar, 1 milyon 600 bin ödemek zaruriyeti olunca, sektör 12 ayda kendi iç dengesini kurdu. 2008’de yurt dışındaki ipotek krizinden ötürü bankalarımızın ve sektörümüzün sallanmasına tanık olduk. 2015-2016 malum kalkışma konularında bir krize daha tutulduk. 7 senelik aralıklar enteresan bir süreç. 2019’dan 2020’ye geçiyoruz, 1-2 senemiz daha var, önümüz açık, tekrar çıkışa geçeriz. İş ki ehil ellerde, doğru yönetimlerle, -nasıl şirketler kendi çözümlerini üretiyorsa- eminim ülke ekonomik yönetimleri de en doğruyu bulacaktır.

“Kavganın kimseye yararı yok”
AVM’ler ve perakendeciler bugüne dek birbirlerini büyüttüler, hatta AVM’lerin perakende sektörüne çok ciddi katkıları oldu. Ancak bugüne dek görülmemiş bir şekilde bir çekişme var. Sizce neden işler buraya kadar geldi?
Empati süreci çok önemli. İki dinleyip bir konuşmayı başarabildiğimiz zaman, ki sıra çok önemli, önce dinlememiz lazım, sonra anladığımızı söylememiz lazım, karşı taraf da anladığını teyit etsin. Çok güzel bir örnektir, 1+1’in 2’den büyük olma halini yakalamamız lazım. Sinan başkan, dostumuz, kardeşimiz. Çok mutluyum, BMD heyeti, yeni başkanımız Hüseyin Bey’i AYD’de ziyarete geldiler. Konuşmamız lazım,, uzlaşmamız lazım, barışmamız lazım, kavganın kimseye bir yararı yok. Kavgada yüzde yüz haklı olsanız bile kırılmazsınız çatlarsınız. Mezarlıklar, maalesef haklılarla dolu. Önemli olan akıllı olmayı bilmek. Biz bu süreçten ortak akılla geçeceğiz, ortak akılla çıkacağız. Ne AVM’ler perakendecisiz, ne perakendeciler AVM’siz olabilir. İkimizin bir fidanın güller açan dalıyız.

“E-ticaretle fiziki ticaretin buluşması lazım”
Gelecekte sektör nasıl şekillenecek?
Nasıl perakendeci-AVM’ci yoksunluğu olamayacaksa, e-ticaretle fiziki ticaretin de mutlaka birleşmesi, birbirine destek vermesi gerekiyor. Omnichannel’in, çok kanallı pazarlamanın yaşama daha fazla girmesini sağlamamız lazım. Herhangi bir anda internetten alışverişinizi yapın, ama lütfen AVM’lere gelin. İsterseniz AVM içindeki mağazadan e-ticaret yapın ama teslimatı oradan yaptırın. Kargo maliyetleri toplam cirolarda tortu bırakmıyor. Kar olmazsa büyüyemiyor. Kar işin gereğidir, doğal sonucudur. E-ticaretle fiziki ticaretin buluşması lazım. Bu hareketlere ihtiyacımız var.

“Farklı yaşam alanları kurgulamamız lazım”
Bu sektörde 26 yılım bulunuyor. Çeyrek yüzyılı geçti. 26 sene önce hiç gündemimizde olmayan perakende türleri var. Bambaşka ihtiyaçlar bambaşka meslekler geliyor. Bugün doğan çocukların yüzde 65’i çalışma hayatına geçtikleri zaman bugün olmayan mesleklerde çalışacaklar. Bugün Hollanda’da doğan bir kız çocuğu 94 sene yaşayacak. Halbuki biz daha yeni yeni 73’ten 78’e çıkarabildik yaşam sürecimizi. Biz eskiden hep çocuklu aileler derdik. Şimdi emeklilik üstü yaşlar için önemli kurgular yapmamız lazım. Bambaşka oluşumlar sağlamamız lazım, değişik yaşam alanları kurgulamamız lazım. Değişik ortak çalışma mekanları, ortak yaşam alanları kurmamız lazım. Çalışanlarımıza çalışan yurtları yapmamız lazım. Bunların da AVM’lerle birleştiği zaman perakendeyle yaşam alanları birbirlerine yakınlaştığında, o zaman çok daha fazla güzel, keyifli saate geçer. Gelecek kuşakların beklentilerini, isteklerini, nereye varmak istedikleri konusunda ders çalışıyoruz. Önce insan; AVM’ler insanlar için var, insanların keyifleri için var.

“Emeklilik projem Kapalıçarşı”


Emeklilik projem, Kapalıçarşı’ya gönüllü hizmet etmek. Önce İstanbul’da başlayarak, Kapalıçarşımızı bir dünya merkezi haline getirmek istiyorum. Çünkü Kapalıçarşı’nın almakta olduğu devinim bazen biraz canımı sıkıyor, içimi acıtıyor. Bizim Kapalıçarşımız taklit markalar cenneti olmamalı, Mısır Çarşısı’nda olması gereken özelliklerle sadece baharat, aktariye gibi ürünler satılan değil de kendi kalpakçılarıyla, hasırcılarıyla, örücüleriyle, gümüşçüsüyle, kuyumcusuyla bedestenleriyle, mutlaka yeme içme hizmetleriyle, kolay ulaşım, altyapı destekleriyle tuvaletinden otoparkına normal bir modern alışveriş merkezinin çalışması gerektiği şekilde işlemesi gereken mekanlar olmalı. Bugün Kapalıçarşı 40 bin metrekarede 3 bini bulan işyeriyle aslında birçok Amerikalı geliştiriciye esin kaynağı olmuş.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz